Kozluklu; “Mankenlerin haber sunmasına karşıyım”

A- A+ PAYLAŞ
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin sektörün deneyimli isimleri ile bir araya geldiği “İstanbul İletişim Konuşmaları” yeni dönemde ilk etkinliğini düzenleyerek, Gazeteci Fuat Kozluklu’yu konuk etti. Kozluklu, mankenlerin haber sunmasına karşı olduğunu belirterek, “Haber sunuculuğu başka bir şey. Bugün, tırnak içinde ‘Türkiye güzeli’ diye tanımlanan tiplerde ‘ben bir haberciyim’ diyor. ‘Gazeteciyim’ diyor. Pardon, şaka mı, kendini kandırabilirsin, bizleri asla” diye konuştu.

 

Araştırma Görevlisi Halil Türker moderatörlüğünde gerçekleşen “İstanbul İletişim Konuşmaları” adlı etkinlikte Gazeteci Fuat Kozluklu, kendisini muhabir-sunucu olarak tanımladı.

 

 

"Yazdığınız haber her dile çevirilebilmeli"

 

Gazetecilikte otuz sekiz yılı geride bıraktığına dikkat çeken Fuat Kozluklu "yazdığınız bir haber her dile çevrilebilmeli, evrensel habercilik standartları çerçevesinde yayınlanabilir nitelikte olmalıdır" diyerek haber dilinin önemli olduğuna vurgu yaptı. Nefret söylemi, etnik-mezhebi karşıtlık ve cinsiyet ayrımcılığından uzak haber metinlerinin üretilmesi gerektiğini belirten Kozluklu, bunu ancak iletişim fakültelerinden mezun olacak genç kuşağın başarabileceğini ifade etti.

 

 

"Gazetecilik yolculuğunda öncelikle insanlığınızı korumalısınız"

 

Gazeteciliğin çeşitli sıra dışı deneyimlerle dolu bir yolculuk olduğunu vurgulayan Kozluklu "Önce insan, sonra gazeteci. tüm bu deneyimleri yaşarken dikkatli olmalısınız, şartlar ne olursa olsun önce insan sonra gazeteci olun" diyerek genç iletişimcilere haber yolculuğuna başladıklarında insani sorumluluklarının bilincinde olarak hareket etmeleri gerektiğini belirtti.

 

 

-“Deprem de kurtarma ekibi ışık ekipmanını istedi, canlı yayını iptal ettim”

 

Kozluklu 17 Ağustos depreminde bölgeye ilk giden ve ilk yayını yapan gazeteci olduğunu hatırlatarak,

“17 Ağustos depreminde deprem bölgesine giderek ilk yayını yapan ve dünyaya duyuran gazeteciydim. Kameraman geçmişim olduğu için kameramanımız yanımızda yoktu, ama canlı yayın aracındaki kameraların ayarlarını da ben yapıp karşısına geçtim. 17 Ağustos depremi günü gece canlı yayınla bir bültene bağlanmamı arkadaşlar söylediler. Sunucu arkadaşlar hazırlandı, bana bağlanacaklar, depremde çalışan kurtarma ekibi geldi dediki, ‘Sizin burada canlı yayında kullandığınız ışık ekipmanını bir yıkıntıdan ses geliyor oraya götürürsek birilerini kurtarma ihtimalimiz var.’ Zifiri karanlık. Uydu telefonumuz vardı, canlı yayına uydu telefonu ile bağlandım, ışıkları kurtarma ekibine verdim. İki kişinin hayata tutunmasına katkım olmuş. Bu benim için çok kıymetli ve değerli. 10 saniye tipim ekranda görünmese de olur, uydu telefonuyla canlı yayına bağlandım. Azerbaycan-Ermenistan savaşında gördüm, bazı meslektaşlarım anons çekerken, bomba atılırken anonsu bırakıp çevrede olan çocukları ve insanları kurtarmaya çalıştı. Önce insan, sonra gazeteci olalım. Gazeteci olmak öğrenilebilin bir şey.”  diye konuştu.

 

-“Kamera yüzü deyince, ona itiraz ediyorum, tipi ben seçmedim”

 

Kozluklu şunları söyledi, “Ben muhabir sunucuyum. Spikerlik diye tanımlana bir meslek grubuna bir saygısızlık edemem, ama prompterda  en iyi tonlama ile en iyi mimiklerle haberi sunma becerisinde yoksunum. Ama mütevazi olmayacağım, bohçam da 39 yıldır biriktirdiğim bir saha deneyimim var. Ben yine kısa sürede önce Azerbaycan- Ermenistan Savaşına tanıklık eden, Kıbrıs’ta seçimi izleyen, Suriye’de İdlib’te, Afrin’de bulunan bir haberciydim, sonrada akşam çıkıp yaptığım röportajı yada yaptığım haberleri aktarıyordum.  Haberden geliyorsanız avantajlısınız. Kamera yüzü deyince, ona itiraz ediyorum demiştim, vallahi tipi ben seçmedim. Tipi ben seçmedim, ama birikimler, insanı hasletler onlar benim tercihim. Bu nedenle ‘ekran yüzü’ veya ‘kameranın sevdiği yüz’ kavramları red ederek, sahadan gelen habercilerin haberi sunmasını hep vurguladım, bunda inat edeceğim. Bazı meslektaşlarımın bütün öfkesini, tepkisini, arkamdan hoş olmayan konuşmalarını göğüsleyerek, dedim ki, ‘Sarı saçlı, siyah kaşlı, podyumsuz mankenler ekrana çıkartılmasın. Çünkü haber sunuculuğu başka bir şey. Bugün, tırnak içinde ‘Türkiye güzeli’ diye tanımlanan tiplerde ‘ben bir haberciyim’ diyor. ‘Gazeteciyim’ diyor. Pardon, şaka mı, kendini kandırabilirsin, bizleri asla.  Ben Amerika’daki kurumlarda çalışmış birisi olarak da söylüyorum; orada insanların seçmediği şeylere sırtlarını dönmüyorlar, yani tiplerine sırtlarını dönmüyorlar, onların deneyimlerine ve mesleki birikimlerine bakarak ekrana çıkartıyorlar. Fiziki, yani kütlesel özellikler önem taşımıyor, kütleye bakarak ekrana çıkartmıyorlar. Farkımız çok uçurum boyutunda.”

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.