Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden Erhan Arslan’ın yaptığı bir yüksek lisans araştırması, 6 Şubat 2023 depremlerinde sahada görev yapan medya çalışanlarının yaşadığı zorlukları, görev bilincini ve etik sorunları mercek altına aldı. Araştırma sonuçlarına göre; afet dönemlerinde medya, karar vericiler ve vatandaşlar üçgeninde tam merkezde yer alarak "kamusal bir görevi" yerine getirdi. Ancak bu süreçte, yaklaşık 2 ayı bulan zorlu haber üretim koşulları nedeniyle gazeteciler panik atak, aşırı stres ve uykusuzluk gibi ciddi fiziksel ve psikolojik yükler sırtladı. Medya çalışanları ayrıca, haber içeriklerinde "aşırı dramatize etme" ve "teyit edilmeden dolaşıma giren haberler" gibi etik ihlallerin varlığını da kabul etti.
DEPREMİN YARATTIĞI İLK ŞOK: "İZLEDİĞİN EN KÖTÜ FİLM SAHNESİNDEN DAHA KÖTÜ"
Araştırmaya katılan medya çalışanları, afet bölgesinde yaşadıkları yıkımın büyüklüğünü anlatırken duygusal ifadeler kullandı. Yapılan yarı yapılandırılmış görüşmelerde en sık kullanılan kelimelerin başında "çok" ve "büyük" kelimelerinin geldiği tespit edildi. Bir muhabir, bölgedeki ilk şoku ve durumu en yalın haliyle şöyle ifade etti: “Hayatım boyunca görmeyip, hayal etmediğim bir sahneyle karşılaşmıştım Hatay’da. Acı ve çaresizliğin dile geldiği bir andı. Beni arayan insanlara söylediğim tek şey vardı; izlediğin en kötü film sahnesinden daha kötü.”
Sahada uzun soluklu bir çalışma yürüten medya çalışanları, yetkililerin uyarı ve bilgilendirmelerinin vatandaşlara ulaşmasında "bir köprü vazifesi" gördüklerini belirtirken, aynı zamanda "karar vericilerin sahadan en sıcak bilgiyi edinmesinde" önemli bir etkiye sahip olduklarını dile getirdi. Bu durum, haber akışının koordinasyonun kusursuz olmasında fiilen etkili olduğu düşüncesini ortaya çıkardı.
FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK YÜK ARTTI
Deprem sonrası dönemde sahada görev yapan medya çalışanları, fiziksel olarak en çok "uykusuzluk ve uykusuzluğun ortaya çıkardığı sorunlardan" etkilendi. Psikolojik olarak ise "panik atak ve aşırı stresten" olumsuz yönde etkilendikleri görüldü. Haber üretim süreçlerindeki en önemli sorunlar ise "iletişim altyapısındaki sorunları" ve "artçı sarsıntıları" oldu.
Zorlu şartların cinsiyet gözetmeksizin baskı yarattığı ancak "kadın medya çalışanlarının hijyen ve tuvalet konusunda daha çok sorun yaşadıkları" ifade edildi. Medya çalışanlarının yanlarında mutlaka bulundurması gereken malzemeler arasında; taşınabilir batarya (powerbank), aydınlatma aracı, kışlık kıyafet ve ilk yardım çantası ön sıralarda yer aldı.
DÖNÜŞ SONRASI TRAVMA VE SOSYAL YAŞAM
Medya çalışanlarının sahada yaşadığı zorlukların, görevden döndükten sonra da devam ettiği ve üzerinin örtülemediği belirlendi. Deprem bölgesinden ayrılan gazetecilerin sosyal yaşamları, "korku", "endişe" ve "asabiyet" gibi duyguların izleriyle olumsuz etkilenebildiği tespit edildi.
ETİK İHLALLER KONUSUNDA ÖZELEŞTİRİ
Çalışma, medya çalışanlarının haber üretim süreçlerinin genel bir çerçeveden öz eleştirisini yaptıklarında, bazı etik ihlallerin varlığını ortaya koyduğunu gösterdi. Bu ihlallerin başında "haberin aşırı dramatize edilerek odağından saptırılması, asparagas/yalan haber ve teyit edilmeden dolaşıma giren haberler" geldi.
Gazetecilik bağlamındaki bu etik ihlallerin, afet dönemlerinde büyük riskler oluşturduğu vurgulandı. Başlıca riskler arasında "toplumda infialin oluşması" ve "kurum ve kuruluşların çalışmalarının sekteye uğraması" yer aldı.


















