Malatya’da 18 Nisan 2007’de 1’i Alman 3 kişinin öldürüldüğü ve kamuoyunda Zirve Yayınevi cinayetleri olarak bilinen olay nedeniyle “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, görevi kötüye kullanma, görevi ihmal ve soruşturmanın gizliliğini ihlal etme” suçlarından dönemin Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı ve hakimlerine Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nde devam eden yargılamada, Malatya’daki davada sanık avukatı olarak bulanan Av. Saim Tuğrul ile davanın gizli tanığı İlker Çınar’ın ifadeleri dikkat çekti.
Zirve Yayınevi Cinayetleri yargılamasına sonradan dahil edilen Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Malatya eski İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Mehmet Ülger, Malatya eski İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Yarbay Haydar Yeşil, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Ruhi Abat, bazı astsubay ve Uzman çavuşlar olmak üzere toplam 13 kişi, yaklaşık 4’er yıl hapis cezası yatmış, ancak yargılama sonucunda beraat etmişti.
Mağdurlar, aynı zamanda hepsi FETÖ’den ihraç olan dönemin hakim ve savcıları hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu’na şikayette bulunmuş ve bu hakim ve savcılar olan Hayrettin Kısa, Osman Kandemir, Zafer Hazar, İsmail Aksoy, Mahmut Mavi, Şeref Gürkan hakkında Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nde dava açılmıştı.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’ndeki 12. Oturumda ifadesi alınan ve Zirve Yayınevi cinayetleri davasında yargılanıp beraat eden dönemin Malatya İl Jandarma Alay Komutanı Mehmet Ülger’in avukatı olan Avukat Saim Tuğrul, tanık olarak dava süreciyle ilgili olarak önemli ayrıntı ve detaylar kaydetti.
-“Mehmet Ülger, ölse dahi tahliye etmem onu" dedi
Av. Saim Tuğrul, “Şimdi ben 2006 yılında askeri hakimlikten emekli oldum. 2006 yılı Mayıs ayında avukatlığa başladım. 2007 yılında herkesin malumu olduğu üzere ergenekon soruşturması ve davası bu ülkede bir bomba etkisiyle patladı. Ben hasbelkader Ergenekon davasında bir kişinin vekilliğini yaptım. Bir gün beni 2007 yılı Eylül ayıydı İstanbul Organize Şubeden aradılar. Gözaltına alınan bir kişi var ifadede sizi istiyor dediler. Bende vekaleti olan M.Y. isimli bir şüpheliydi o zaman. Ben oraya gittim beni bir başkomiser karşıladı. Çok ilginçtir bana dedi ki, "siz dedi askeri hakim emeklisi misiniz" dedi. Evet dedim. Aynen şunu dedi; ismini bilmiyorum başkomiserin "bu ülkede yıllarca darbeyi askerler yaptı. Şimdi dedi darbe sırası bizde." Ben şok oldum şaşırdım. Siz kimsiniz dediğim de; "Yakında bizi anlarsınız" dedi. Neyse sonra biz müvekkilin şüpheli olarak sorgusuna katıldık. Yaklaşık bir gece sürdü. O önemli değil, sonra Ergenekon davasına da ben avukatlık yaptım. İlk duruşmasına girdim. Birkaç gün sürdü. Çok ateşli savunmalar yaptık. Böyle işte usule uygun yapılmıyor diye falan, aradan celse arasında beni İstanbul Kadıköy de bir sonradan FETÖ'cü o zamanda cemaatçi olarak bildiğim bir kuyumcu esnaf aradı alışverişte tanışmıştım. Beni kahve içmeye davet etti. Gittim orada bir emniyet müdürü var. Önceden orada tanıştığım birisi, "Ya Avukat Saim Bey dedi. Biz seni tanırız severiz, ya Ergenekon da avukatlık yapmayın siz dedi. İhtiyacınız yok falan dedi." Öyle deyince ben mesajı anladım. ‘Tamam’ dedim. Aradan 2-3 ay geçti Ergenekon’da avukatlık yapan avukat meslektaşların ofislerini bastılar. Birkaç kişiyi tutukladılar. Biliyorsunuz 2008 yılında, ben daha sonra devre arkadaşlarım çok samimi sınıf arkadaşlarım gözaltına alınıp tutuklandı. 2009 yılında Mehmet Ülger gözaltına alındı. Zekeriya Öz tarafından ifadesi alındı. Ben oraya gittiğimde Zekeriya Öz meşhur elinde büyük tespih, son derece ukala ve şey bir tavırla bir savcıya yakışmayan bir tavırla ifade aldı. Bir mizansen bir ifade aldılar. Sonra serbest kaldı. 2011 yılında bir daha çağırdı. Bu sefer tutuklandı. Ben her iki sorgusunda da hazır bulundum Mehmet Ülger'in, Mehmet Ülger Silivri de yaklaşık 1 yıl, belki 1 buçuk yıl tutuklu kaldı. Hiç suçsuz yere hiç günahsız yere zaten gizli karar olduğu için açıkçası bizde bir şey bilmiyorduk o zaman dosya hakkında, basından duyduğumuz dışında. Adam üzüntüden tiroit kanseri oldu. İstanbul Haseki Hastanesinde ameliyat oldu. Ameliyat raporlarını aldım. İşte gerekli dosyalarını aldım. Dosya o zaman İstanbul'dan tefrik edilip Malatya'ya gitmişti Mehmet Ülgerle ilgili ve diğer birkaç kişiyle ilgili soruşturma bölümü, Malatya'ya gittim. Dosyaya orada vekalet sundum. Savcı İsmail Aksoy ve Savcı Şeref Gürkan'la konuştum. Durumu anlattım. İşte raporları sundum. Şeref Gürkan; "Mehmet Ülger, ölse dahi tahliye etmem onu" dedi. Yani şok üstüne şok bir hukukçu olarak, yıllarca kürsüde bulunmuş birisi olarak filan, yapacak bir şey yok ne dersiniz böyle diyen bir savcıya, arkamızı döndük geri geldik. İddianame İsmail Aksoy tarafından düzenlenmişti.”
-“Hep böyle aleyhe bir şeyler konmaya çalışılmış dosyaya”
Av. Saims Tuğrul, “Şimdi ilk duruşmaya girdik işte herkes söz aldı bende söz aldım. Dedim ki başkana, sayın başkanım biz iddianameyi okuduk. Bu deliller soruşturulurken sanıklar lehine dedim hiç delil toplanmamış dedim. Yani hep böyle aleyhe bir şeyler konmaya çalışılmış dosyaya, bunların tamamının da sahte üretildiğini düşünüyoruz dediğimde, Hayrettin Kısa tırnak içinde söylüyorum "Yav dedi sen yıllarca savcılık yaptın hiç sanık lehine delil topladın mı ki şimdi böyle diyorsun" dedi. Yani böyle deyince hiçbir şey diyemedik. Ne dersiniz ki böyle diyen bir başkana, ağır ceza resine, yani devam ediyordu kumpas daha sonra yine o duruşma olabilir, başka duruşma olabilir.
Baktığımda İlker Çınar'ın 12 ve 13 defa ifadesinin alındığı ortaya çıktı. Gizli tanık sonra Deniz Uygar sonra İlker Çınar adıyla, bu 12 - 13 ifadesi birbiriyle çelişkili, bir öncekindeki çelişkiyi bir sonraki ifade de düzeltmeye çalışmışlar. Tamamen bir kurguyla gittiği belli dosyada bu ifadelerin. Bu ifadelerin alındığında da benim müvekkilim açısından özdeşleştirirsek müvekkilim suçlanıyor işte aleyhine bir sürü iddialarda bulunuyor İlker Çınar. Önceki çelişkileri sonradan gidermeye çalışmışlar ifadelerde.
-“Bilinçli ve kasıtlı bir şekilde bir kumpas senaryosu”
Tuğrul ifadesinin sonunda tüm süreci şu şekilde özetledi, “Özetlemek gerekirse; ben bir hukukçu olarak bu davanın gerek soruşturma aşamasında, gerek yargılama aşamasında, gerek soruşturmayı yürüten iddia makamındaki savcıların, gerekse yargılamayı yapan heyetin tamamen bilinçli ve kasıtlı bir şekilde bir kumpas senaryosu çerçevesinde bilerek ve isteyerek sanıklar aleyhine görevlerini kötüye kullandıklarını düşünüyorum. Bu benim kanaatim değil. Bunun delillerini de anlattım. Dosya sizin önünüzdedir. Mutlaka somut deliller dosyaya tamamı girmiştir.”
-“Hazırlanmış ifadeleri okudum”
Zirve Yayınevi davalarında gizli tanık olarak ifade veren İlker Çınar ise mahkemede tanık olarak verdiği ifadesinde, “Ben ifade vermedim. Hazırlanmış ifadeleri İlker Çınar verdi diye iddia edilen ifadeler, o günkü kamu görevinde bulunan FETÖ mensuplarının kendi hazırladığı özel ekip tarafından, İstanbul'daki özel ekip Malatya'ya geldi, gelmiş.
Daha doğrusu dosyadan mı görüyorum. Gizli tanık olarak kafamda silahlı kişiler beni orada hatta kamera kaydını yapan o gün Adalet Bakanlığından gelen kameraman olan kişi bile İsmail Aksoy'un daha önceden katipliğini Diyarbakır'da katipliğini yapan şahıs kamera çekimini yapan kişiydi. Benim önüme ne koydularsa, gizli tanık okur mu efendim? Bugün nasıl anlatıyorsam öyle anlatmam gerekiyor. Bana tek tek okuttular. Yanlış bir şey olsa, bir de diyor ki bir sayfayı diyor 7 dakikada okuyacaksın diyor. Normalde diyor normal akış böyle diyor. Ben nasıl okuyacağım o şekilde bildiriyordu.
İsmail Aksoy'la karşı taraf görüşüyordu. Ben bu şekilde bu şartlarda orada nasıl ki tehdit edilmişsem çocuklarımın gözü önünde, aynı şekilde ben orada da bunlara maruz kaldım. Ama derdimi kimseye anlatamıyordum. Mehmet Ülger bu sefer mağdur olmuştu. Ben tanık falan değildim. Ben kendi irademle hareket edemiyordum. Ama şimdi konuşabiliyorum. Bugünde yıpranmış bir kişi olarak kendi özgür irademle konuşabiliyorum. Benim kimliğimi inkar ettirdiler bir kere, şöyle ki inkar ettirenler o ifade tutanaklarının altında imzası olan bugün FETÖ'den meslekten ihraç yargı mensupları, emniyet mensupları ben bunlara direkt ifade vermedim efendim. Bunlar zaten önceden hazırlanmış.” İfadelerini kaydederek, Zirve Yayınevi yargılamaları sürecinde verdiği tüm ifadelerinin FETÖ mensupları tarafından hazırlandığını ileri sürdü.