Vali Aydın Baruş, “Vatan dendiğinde yüreğimiz titriyorsa, Ay Yıldızlı Bayrağımızı gördüğümüzde gözümüz yaşarıyorsa, İstiklal Marşını dinlediğimizde kalbimiz coşuyorsa, ezanı dinlediğimizde gönlümüz huzur buluyorsa, Milli iradeye kastedildiğinde öfkemiz kabarıyorsa, işte o zaman şehitlerimizin emaneti emin ellerdedir” dedi.
Çanakkale Deniz Zaferi'nin 107. Yılı ve Şehitleri Anma Günü dolayısı ile Malatya Kongre ve Kültür Merkezinde anma programı düzenlendi.
Programa Vali Aydın Baruş, 2. Ordu Komutanı Orgeneral Metin Gürak, 2. Ordu Garnizon Komutanı ve Kurmay Başkanı Tümgeneral Selami Arslan, 7. Ana jet Üs Komutanı Albay Zeki Koltukoğlu, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Vahap Erdem, Cumhuriyet Başsavcısı Muhammed Savran, İl Emniyet Müdürü Ercan Dağdeviren, İl Jandarma komutanı Ercan Altın, Baro Başkanı Onur Demez ile Gaziler ve Şehit yakınları katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasının ardından Şehit ailelerimiz adına Türkiye ve Şehit Aileleri Vakfı Şube Başkanı Muharrem Kıbrız ve Türkiye Harp Malulü, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Malatya Şube Başkanı İsmail Ayvalı birer konuşma yaptılar.
Vali Baruş burada Şehit Aileleri, Gaziler, Öğrenciler ve katılımcılara hitaben yaptığı konuşmada “Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’inci yıldönümünü büyük bir iftiharla kutlarken, Çanakkale’de ecdadımıza ilham veren Şehadet Ruhuyla, vatan ve istiklal uğrunda canlarını kutsal değerlerimizin yaşaması için feda eden Aziz Şehitlerimizi rahmet ve şükranla yad ediyoruz. Bundan 107 yıl önce, 19 Şubat 1915’te, zamanın en güçlü sömürgeci ülkeleri, İstanbul Boğazını işgal etmek için, ufacık bir kara parçası olan Gelibolu’yu boğazdan ve denizden gemilerle kuşatarak, Dünyanın dört bir tarafından, her ırktan, her renkten, adeta yedi iklimden topladığı, her türlü modern teçhizatla donattığı, yenilmez dedikleri donanma kuvvetleriyle, Adeta cehennemi andıran büyük bir vahşetle Çanakkale Boğazı’nda bulunan tabyalara ve Yarımada üzerindeki odumuza saldırmıştır. Merhum Mehmet Akif Ersoy’un, şiirinde adeta gözümüzün önünde mısralarıyla canlı kıldığı manzara şudur:
“Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.”
19 Şubat 1915’te Boğazdaki bombardımanlarıyla başlatılan bu vahşi saldırı, 18 Mart’ta Seyit Onbaşı ve Ölüme meydan okuyan kahraman Mehmetçiğimiz tarafından açılan top ateşiyle batırılan ve ağır hasar verilen 6 zırhlının savaş dışı bırakılmasıyla büyük bir zaferle sona ermiştir.
Çanakkale Boğazı’nı denizden geçemeyeceğini anlayan düşmanın karadan 25 Nisan 1915’te Seddül Bahir Çıkartmasıyla başlattığı saldırı, Gelibolu Yarımadasını çevreleyen koylara yapılan çıkartmalarla genişlemiştir.
Temmuz Ayı başlarına kadar süngü hücumları ve taarruzlarla devam eden kara savaşı, Kirte, Kerevizdere ve Zığındere Muharebelerinden sonra mevzi muharebesine dönüşmüştür.
Düşman, taarruzlarının neticesiz kalması nedeniyle Ağustos Ayında Arıburnu-Anafartalar Harekatını başlatmış, Yarımadanın Anafartalar ve Arıburnu sahilinden karaya çıkarttığı birliklerini Kocaçimen Tepe’de birleştirerek Boğaza inmek planını uygulamak istemiştir.
Her bakımdan üstün durumdaki düşman kuvvetleriyle, Anafartalar’da, Kanlısırt’ta, Conk Bayırı’nda, Kireçtepe’de, Bomba Sırtı’nda Mehmetçiğimizin Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal komutasında ölüme meydan okuyarak verdiği cansiperane mücadele neticesinde düşman kuvvetleri durdurulmuştur.
Ağustos Ayı sonrasında siper mücadeleleri olarak devam eden Gelibolu Harekatı Türk Savunması karşısında başarısızlığa uğradığından, 20-21 Aralık 1915’te Anafartalar ve Arıburnu Cephelerinin 8-9 Ocak 1916 tarihinde Seddülbahir’in düşman kuvvetleri tarafından tahliye edilmesiyle, Türk Ordusunun büyük muzafferiyetiyle sona ermiştir.
Çanakkale Zaferi Türk Milletinin, tarihin altın sayfalarına kanıyla kazıdığı eşsiz bir zaferdir.
Bu zaferi eşsiz kılan, Mehmetçiğin adeta ölüm kusan top ve tüfek ateşine karşı iman dolu göğsüyle kendisini siper ederek çıktığı ölüm yürüyüşüdür.
25 Nisan Sabahında Arıburnu’ndan gelen top sesleri üzerine 19. Tümen Komutanı olan Yarbay Mustafa Kemal’in Kocaçimen Tepe yönünde harekete geçme emri verdiği 57. Alaya hitaben söylediği; “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir” ifadeleri bu savaşın ölümü hiçe sayan manevi bir kuvvetle kazanıldığının apaçık göstergesidir.
Çanakkale’yi dünya güçlerine geçilmez kılan işte bu sarsılmaz şehadet iradesidir.
Tarih boyunca verdiğimiz mücadelelere rehber olan bu ruh, Çanakkale Savaşı’ndan sonra verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’nda, Kıbrıs Barış Harekatı’nda, Terörle Mücadele’de ve 15 Temmuz 2016’da Milletimizin eşsiz kıyamında ilham kaynağımız olmuştur.
Türk Milletinin benliğine yer etmiş şehadet ruhu; bugün de ülkemizin dört bir tarafında teröristlerle amansızca mücadele eden güvenlik güçlerimizin, yurtiçinde ve yurt dışında terör odaklarına nefes aldırmayan askerimizin, dünya üzerinde hak ve adaletin hâkim olması, mazlumların haklarının alınması için mücadele eden vatan evlatlarının yüreklerinde hâkim olan duygudur.
Vatan, Bayrak, Ezan, Namus tehlikeye düştüğünde, Milli İrade esaret altına alınmaya çalışıldığında, Bu Aziz Millete; hiç düşünmeden ölümü göze aldıran işte bu fedakârlık anlayışıdır.
Bu vatan topraklarında bağımsız, şerefli ve başı dik olarak yaşıyorsak bunu şehitlerimize borçluyuz.
Şehitler; toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranlardır.
Şehitler; üzerinde yaşadığımız toprağı kanlarıyla bize ebedi vatan kılanlardır.
Şehitler; istiklalimizin simgesi olan Al Bayrağa kanlarıyla rengini verenlerdir.
Şehitler; bayrağımızdaki hilal uğruna can verirken alnına ışık vuranlardır.
Şehitler; bu millete hür ve bağımsız bir ülkede yaşama şerefini bahşedenlerdir.
Şehitler; ezanlarımızın minarelerden özgürce okunmasını sağlayanlardır.
Şehitler; vatanın bir taşı uğruna can verme sırrına erenlerdir
Şehitler; “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Bilakis onlar diridirler” muştusuna erenlerdir.
Şehitler; eriştikleri makamda Rabbe gülümseyen, ah binlerce canım olsaydı verseydim diyenlerdir.
Şehitler; ebedi mükafatın fani hayattan değerli olduğunu bilenlerdir.
Şehitler; namusunu çiğnetmeyen Asımın neslidir.
Şehitler; Çanakkale’de ölüme bile bile koşarak namusunu çiğnetmeyenlerdir.
Şehitler; İstiklal Harbi’nde varlığını vatana hediye edenlerdir.
Şehitler; Kıbrıs’ta mazlumları korumak için kendini feda edenlerdir.
Şehitler; Hakkari’nin dağlarında kanıyla toprağa vatan sağ olsun yazanlardır.
Şehitler; teröristle mücadele ederken gözü bayrağında ruhunu teslim edenlerdir.
Şehitler; 15 Temmuz’da tanklara, ateş kusan silahlara bedenini siper edenlerdir.
Şehitler; bizlere onurlu bir hayat yaşamanın anlamını öğretenlerdir.
Şehitlerimize olan şükranımızı hangi dille ifade etsek, onlara olan borcumuzu ödeyemeyiz.
Mehmet Akif Merhumun şu mısraları belki bu minnetimize bir nebze tercüman olabilir.
“Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.”
Şehitlerimizin uğruna canlarından vaz geçtikleri değerler onların bizlere emanetidir.
Şehitlerimizin, üzerimizdeki hakkını düşünerek, bize emanet ettiği bu değerlerin manasını kalbimizin en ücra köşesinde hissederek yaşamak bu vatana olan borcumuzdur.
Vatan dendiğinde yüreğimiz titriyorsa, Ay Yıldızlı Bayrağımızı gördüğümüzde gözümüz yaşarıyorsa, İstiklal Marşını dinlediğimizde kalbimiz coşuyorsa, ezanı dinlediğimizde gönlümüz huzur buluyorsa, Milli iradeye kastedildiğinde öfkemiz kabarıyorsa, işte o zaman şehitlerimizin emaneti emin ellerdedir.
Şehitlerimizin aziz hatırasına sahip çıkmanın, Şehitlerimizin ailelerini baş tacı etmenin, onların dertleriyle dertlenmenin sorumluluğumuz ve görevimiz olduğunu da hiçbir zaman unutmamalıyız.
Şehit Ailelerimiz kahramanlarımızın bizlere emanetidir. Hayattaki en değerli varlıklarını vatana feda eden Şehit Ailelerimizin acısı ve hüznünü daima paylaşmalıyız.
18 Mart Çanakkale Zaferi’nin Yıldönümü münasebetiyle, kahraman atalarımızı şükranla yâd ediyorum.
Aziz Şehitlerimizi bir kez daha minnetle anıyorum.
Vatan ve mukaddes değerlerimiz için Şehadet arzusuyla mücadele ederken yaralanan Şanlı gazilerimizden ebediyete göçenlere rahmet diliyorum.
Hayatta olan Gazilerimize minnettar olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.
Şehit ailelerimize, gazilerimize ve tüm katılımcılara hürmetlerimi sunuyorum” dedi.
Abdulkadir Eriş Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri tarafından günün anlam ve önemini ifade eden “Bir Yanımız Hep Çanakkale” adlı oratoryonun ardından program son buldu.
MALATYA'DA NELER VAR... İŞTE O VİDEOLAR