İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoteknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seval Cing Yıldırım yürütücülüğünde gerçekleştirilen bilimsel bir proje, Malatya yöresinden toplanan çiğ süt örneklerinde ciddi bir halk sağlığı riskini ortaya koydu. Çalışmaya göre, her üç çiğ süt örneğinden birinde çoklu antibiyotik direnci taşıyan ve üropatojenik (hastalık yapıcı) özelliklere sahip Escherichia coli (UPEC) bakterisi bulunuyor.
Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) Birimi tarafından desteklenen “Çiğ Süt Örneklerinde Escherichia coli Prevalansının ve Üropatojenik E. coli (UPEC) Virülans Genlerinin Araştırılması” başlıklı proje, çiğ sütün yalnızca gıda güvenliği açısından değil, aynı zamanda ciddi mikrobiyolojik riskler taşıdığına dikkat çekiyor.
Risklerin Kaynağı ve Boyutu
Malatya genelinden toplanan 122 çiğ süt örneği üzerinde yapılan moleküler analizler sonucunda, örneklerin üçte birinde virülans genleriyle zenginleşmiş UPEC varlığı saptandı.
Doç. Dr. Seval Cing Yıldırım, bu risklerin ardındaki nedenleri şöyle açıkladı:
“Bu risklerin arkasında, hayvancılıkta uzun süreli ve kontrolsüz antibiyotik kullanımı, farklı çiftliklerden gelen sütlerin aynı tanklarda toplanarak mikrobiyal çeşitliliğin artması, çevresel etmenlerle bakterilerin genetik yapılarında meydana gelen adaptasyonlar ve modern üretim zincirinin bu mikroorganizmaların yayılımını kolaylaştırması gibi unsurlar yer alıyor.”
Yıldırım, izole edilen tüm izolatların sefalotine karşı %100 dirençli olduğunu, ayrıca %65,2’sinin çoklu antibiyotik direnci sergilediğini belirterek, bu durumun bakterilerin antibiyotik baskısı altında direnç geliştirdiğini gösterdiğini ifade etti.
Yeni Bir Enfeksiyon Modeli: Gıdayla Bulaşan İdrar Yolu Enfeksiyonları
Çalışmanın en dikkat çekici bulgusu, UPEC bakterilerinin çiğ süt yoluyla sindirim sistemine girip belirti vermeden üriner sisteme geçerek gıdayla bulaşan idrar yolu enfeksiyonlarına (GİYE) yol açma potansiyeli.
Doç. Dr. Yıldırım, klasik gıda enfeksiyonlarından farklı olan bu yeni model hakkında şunları söyledi:
"Bu projeyle klasik gıda enfeksiyonlarından farklı, semptomsuz taşıyıcılıkla başlayabilen sindirim yoluyla üriner sisteme ulaşan yeni bir enfeksiyon modelini çiğ sütte tespit ettik. Gıdayla bulaşan idrar yolu enfeksiyonlarının, klasik gıda zehirlenmeleri gibi ani belirtiler göstermediği için çoğu zaman fark edilmeden ilerleyebileceğinin altını çizdi."
Yıldırım, bu tür enfeksiyonların özellikle kadınlar, yaşlı bireyler ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler için daha yüksek risk taşıdığını vurguladı.
Isıl İşlem ve Hijyen Uyarısı
Doç. Dr. Yıldırım, çiğ sütün protein, yağ ve mineraller açısından zengin içeriği nedeniyle bakteriler için doğal bir besi ortamı oluşturduğunu ve bulaşın sağım ekipmanlarından veya çevreden kolaylıkla gerçekleşebileceğini kaydetti.
Gıda güvenliğinde en kritik adımın etkili ısıl işlem olduğunu belirten Yıldırım, uyarısını şöyle tamamladı:
"Çiğ süt, ısıl işlem görmediği sürece hastalık yapıcı organizmaları öldürecek bir mekanizmaya sahip değildir. Bu nedenle pastörizasyon veya kaynatma yapılmadığında süt yalnızca bakterileri değil, onların antibiyotik direnç genlerini de canlı olarak barındırabilir. Önemli olan, sütün yeterli süre boyunca uygun sıcaklıkta tutulmasıdır. Aksi halde mikrobiyal yük azalır ama tamamen ortadan kalkmaz.”
Çok disiplinli projede, Sinop Üniversitesinden Doç. Dr. Zeynep Yeğin ve Dr. Öğr. Üyesi Cumhur Avşar ile İnönü Üniversitesinden yüksek lisans öğrencisi Aynur Akan araştırmacı olarak yer aldı.



















