SİYASETİN MASKELİ YÜZSÜZLERİ...
- Telegram
Siyaset, bir milletin kaderini belirleyen en yüksek sorumluluk alanı olması gerekirken, ne yazık ki bugün çoğu zaman bir maskeler tiyatrosuna dönmüş durumda.
Bu tiyatronun sahnesinde, yüzünde dürüstlük maskesi taşıyan ama arka odalarda çok başka hesaplar peşinde koşan nice oyuncular var. Kimi ikiyüzlüdür, kimi üç, kimi ise sayısız yüz taşır cebinde. Menfaatin şekil verdiği bu yüzler, gün gelir birbiriyle çelişir; çıkarlarına uymayan insanlar en kirli söylemlerle hedef tahtasına oturtulur.
Bu menfaatperestler, siyasi yarışı bir hizmet yarışı değil, karalama ve yok etme sanatı olarak görür.
Karşılarında bir rakipleri mi var?
Aman efendim onlar için rakip değil o insan, hedef tahtasıdır, yok edilmesi gereken bir düşmandır!
Biraz medya, biraz çığırtkanlık, biraz sosyal linç, biraz dedikodu, biraz karalama, üstüne de sahte suçlama sosları eklenince yalanın adı siyasetçilik, iftiranın adı da strateji olur.
Bu mecrada ne yazık ki haklı olan değil, daha çok karalayan kazanır.
Rakiplerinin bir açığını yakalamaya çalışan, sahte suçlamalarla linç kampanyası başlatan, iftiranın kılıcını ustalıkla kuşanmış bu kurnaz aktörler, halkın gözünde “siyasetçi” perdesi ardında ortalıkta sinsice dolaşırlar.
Oysa gerçekte savundukları ne bir dava, ne bir ilke vardır; var olan yalnızca ve yalnızca kişisel çıkarlarıdır.
Siyasetin özünde farklı fikirlerin yarışması, ortak aklın ve vicdanın galip gelmesi gerekir. Ama bu yozlaşmış düzende, hakikat çoğu zaman en büyük kaybeden olur. Çünkü menfaatperestler hakikatten değil, görüntüden beslenir. Onlar için önemli olan gerçeğin kendisi değil, gerçeğin nasıl göründüğüdür. Yeter ki halkın gözünde rakibi lekelemek mümkün olsun; yeter ki kısa vadeli çıkarlarına hizmet etsin, gerisinin pek de önemi yoktur.
Ve ne acıdır ki, bu maskeli oyun samimiyetle politika üretmeye çalışan, sadece hizmet maksadıyla siyaset yapmaya çalışan insanları yorar, var olan düzene karşı küskünlüğe, kırgınlığa sürükler. Çünkü samimi olanın sesi, bağıran iftiracılar arasında çoğu zaman duyulmaz.
Dürüst siyasetçinin yolu dikenlidir; oysa yüzsüz olanın yolu kalabalık, destekçileri gürültülü ve çoktur.
Ama her maske bir gün düşer, düşecektir.
Tarih, bu kokuşmuş düzenin içinden doğan sahici siyasetçileri de, insanları karalayıp, kandıran sinsi figüranları da asla unutmaz, unutmayacaktır.
Zaman herkesin yüzünü değil, gerçek yüzünü gösterir, gösterecektir.
O yüzden bugün susanların, görmezden gelenlerin ve tarafsız gibi davrananların da bir gün bu düzenin parçası olarak anılmaktan kurtulamayacağını unutmamak gerekir.
Onlara söylenecek sözümüz şudur ki;
Şimdilik bu durumun keyfini çıkarın.
Siyaset sahnesi açık, maskeler yerli yerinde, aldananlar çok, alkışlayanlar ve konuşanlar bol, bağıranlar cesur, maskeliler güçlü…
Ama gel gör ki gerçek sessizdir.
Ve sessiz gerçek, bir gün her şeyi darmadağın eder.